Bülten #32: Ürün geliştirmede mükemmeliyetçilik
nedir, sebebi ne, nasıl anlaşılır, süreçlere nasıl yansır ve nasıl yönetilir..
Bültene hoş geldin 👋
Bu sayının konusu mükemmeliyetçilik: İnsanın içinin içini yerken başarılı olmasına, ekibiyle ya da yöneticisiyle çalışırken kendini ve herkesi türlü türlü durumlarda zorlamasına sebebiyet verebilen bu düşünce şeklinin nasıl tespit edilebileceğini, ürün geliştirme süreçlerini nasıl etkileyebildiğini ve nasıl yönlendirilerek makul sonuçlar alınabileceğini anlamaya ve anlatmaya çalıştım. Umarım bir şeyler fark etmene ve daha iyi hissetmene yardımcı olur!
İyi internetler,
Burcu
Ürün geliştirmede mükemmeliyetçilik
Nedir? Sebebi ne? Nasıl anlaşılır?
Ürün geliştirme süreçlerine nasıl yansır?
Nasıl yönetilir?
1. Nedir? Sebebi ne? Nasıl anlaşılır?
“Mükemmel” kelimesi hepimize gayet pozitif bir betimleme gibi gelir, hatta günlük hayatta “Ben biraz mükemmeliyetçiyim, bunu yapmak için günler harcadım” benzeri söylemler duyduğumuzda kişinin kendinden gayet memnun olduğunu düşünürüz. Çoğu zaman kastedilen anlamıyla “mükemmeliyetçilik”se pek öyle değil, yani bu sözü söyleyen kişi genelde ne kendinden, ne de yaptığı şeyden memnun değil. Kendinden memnun olan, “uyumlu mükemmeliyetçi” denilen grubun da standartları yüksek, amaçları öğrenmek ve daha iyi olmak; ancak bu grup yaptığı işi keyifle ve optimist bir tavırla yapıyor. “Uyumsuz mükemmeliyetçi” grupsa “mükemmeliyetçi” grubun çok büyük bir kısmı ve hedefleri yine bu yüksek standartlara ulaşmak, ancak bu grup bu süreçte pek de iyi hissetmiyor.
Mükemmeliyetçiliği bir “davranış”tan çok, kişinin kendi hakkında düşünme, kendi kendine muamele şekli gibi düşünebiliriz. Genelde kişinin başarısız olmaktan ya da sert yargılamalardan kaçınmak gibi içsel yönelimleriyle ortaya çıkıyor. Bu içsel yönelimlerin kaynağı da çoğunlukla dışsal faktörler: Ebeveynlerin, büyüklerin, çevrenin kişiden çocukken çok şey beklemesi, yaptığı hataları çok eleştirmesi, başarılı olmanın ne olursa olsun tek yol olduğunu ima etmesi; çocukların ilgi görmek için tek yöntem olarak başarılı olmalarının gerektiğini düşünmeleri; medyanın en ufak bir hatada başarılı kişileri alaşağı etmesi ve çocukların buradan yanlış bir ders çıkarması, gibi gibi.
Psikoterapide güncel yaklaşımlardan biri olan ve erken dönemde gelişen, kendini-sürdürücü davranış kalıplarına odaklanan “şema terapi” modelinde mükemmeliyetçiliğin “Yüksek standartlar” kalıbı ile bağlantılı olduğu ifade ediliyor ve “Cezalandırıcılık” da bu kalıpla kardeş: Kişi normalmişçesine kendinden çok şey bekliyor, koyduğu yüksek hedeflere ulaşamadığında (genelde ulaşılamayacak hedefler oluyor zaten bunlar) kendini acımasızca eleştiriyor ve bakıldığında kendi motivasyonunu, şevkini kırıyor. Maalesef bu ikili birbirini beslediğinden ortaya negatif bir döngü çıkıyor ve kişi bu döngüden bir müdahale olmadan çıkamıyor. Bu durum kişinin mental sağlığını tek etken olarak bozmasa da farklı faktörlerle bir araya geldiğinde genel sağlığı hayli etkileyebiliyor.
Amerikan Psikoloji Topluluğu’nun 1989’dan 2016’ya kadar düzenli olarak üniversite öğrencileri arasında yaptığı bir araştırmaya göre jenerasyonlar gençleştikçe kendilerine daha çok yükleniyor, diğerlerinden daha çok şey bekliyor ve daha iyi olmaları için dış dünyadan bir baskı hissediyorlar. Akademide ya da iş hayatında artan bireyci rekabet, ebeveynlerin gittikçe kontrolcü hale gelmesi, sosyal medya sebepli herkesin her şeyden haberdar olması ve karşılaştırmaya meyillenmesi bu halin belirleyici sebepleri olarak görülüyor. Durumun ciddiyeti gittikçe arttığı için hem kendimiz, hem de birlikte çalıştığımız, yaşadığımız insanlar için bu halin farkında olmak boynumuzun borcu. Eğer kendinizde ya da çevrenizde birinde şöyle eğilimler gözlemliyorsanız, ortada bir uyumsuz mükemmeliyetçilik olabilir:
Başarılı olmadığını düşünme ve kendini takdire layık görmeme: Başarılı oldukları ifade edildiğinde bunu şansa ya da başka dış faktörlere bağlıyorlar ve hatta ileride tekrar bu sonucu alamamaları halinde başarılı kalamayacaklarını düşünüp endişelenmeye başlıyorlarsa.
Hata yaptığında ya da yaptığı bir şeye dair yapıcı bir geri bildirim aldığında çok kötü hissetme: Utanç ve hatta sinir halinde olup, savunmaya geçiyor ve hatalarını ya da yapılan önerileri kabul edemiyorlarsa.
Hata arama ve hataları kritize etme: İstemeden ve devamlı olarak bir yerlerde hata arıyor ve bu hataları yapan kişiyi (ya da kendilerini) hoşgörmeden, acımasızca eleştiriyor ve yargılıyorsa.
Ya hep ya hiç yaklaşımı: Basbaya başarılı bir iş ortaya çıkmasına rağmen, süreç içinde küçük bir eksiklik ya da terslik olduysa buna odaklanıyor ve koca başarıyı çöpe atıyorsa.
Yeni şeyleri erteleme: Zor olduğu düşünülen şeylere (yeni bir hobi edinmek, yeni bir süreci başlatmak gibi çoğunluk daha önce deneyimlenmemiş bir şeyler) başarısız olma korkusu yüzünden bir türlü başlamıyorsa.
2. Ürün geliştirme süreçlerine nasıl yansır ve nasıl yönetilir?
Mülakatlarda “Kendinde bir şeyi değiştirmek isteseydin?” sorusuna verilen en makbul cevaplardan biri olarak görülen mükemmeliyetçilik kişinin hem iyi olma halini, hem de iş hayatındaki başarısını uzun vadede kötü etkileyebiliyor. Ürün geliştiren bir ekipte çalışıyorsanız, bu eğilimin hem ortaya çıkan işlerin kalitesini ne kadar artırdığını, hem de bu işleri ortaya çıkarma sürecinde ekibi ne kadar zorladığını gözlemlemiş olabilirsiniz. Ben bu yazıda “Steve Jobs da mükemmeliyetçiymiş, bak Apple ne güzel ürünler üretiyor”dan ziyade kişinin kendine ve ekibine olası etkilerini aktarmaya ve değişik çevrelerce yapılan önerilere odaklanacağım ki işin boyutu ortaya çıksın.
Sonsuz iterasyon ve kontrol: Hiçbir zaman “yeterince iyi” olmayan işler bir türlü bitmez. Buna basit bir dökümanı günlerce bitirememekten, geliştirilen bir özelliği sürekli iyileştirmeye çalışmaktan aylarca canlıya alamamaya kadar bolca örnek bulabiliriz. Bu durum kişinin genel verimliliğini de düşürüyor çünkü vaktin çoğu minik detaylara ayrılmış oluyor.
Bu eğilimin en iyi çözümü sık sık geri bildirim almak. Yapılan şey bir dökümanı bitirmekse sık sık ekiple üzerinden geçmek ve fikir almak, bir özelliği canlıya almaksa da bu süreci adım adım gerçekleşecek şekilde aşamalandırmak ve her bir adımda kullanıcıları dinleyerek görüşlerini öğrenmek mükemmeliyetçiliğin önünü kesiyor.
Bir başka çözümse kişinin kendini zamanlaması. Teslim tarihleri, bitirme günleri gibi tarihler belirlemek ve bunu işin her bir küçük parçası için yapmak, sonrasında hangi tarihlerin tutmadığını gözlemlemeye ve o kısımları iyileştirmeye odaklanmaya yarayacaktır.
Kontrolün bu kişinin elinde olmadığı durumlardaysa kişinin neyi kontrol edip neyi edemeyeceğini belirlemesine yardım etmek gerekiyor: Örneğin geliştirdiğiniz ürünün bulunduğu pazarı ya da rekabet edilen diğer ürünleri kontrol edemeyeceğini, bunun yerine kontrol edebileceği alanları ve eforu bu alanlara harcamasının doğru olacağını fark etmesini sağlayabilirsiniz.
Karar verememek/Analiz felci: Yanlış bir şey yapma korkusuyla her şeyi aşırı analiz etmek, 2-3 seçenek yerine 9-10 seçeneğe sahip olmaya ve bunlar arasında seçip yapmakta zorlanmaya sebep oluyor.
Bu yola giren kişinin durumunu önceden fark etmek, kararsızlık halinde yanında olmak, işin yapılma amacını hatırlatıp, sık sık iterasyonlara beraber göz atarak işini basitleştirecek öneriler yapmak bolca işe yarıyor ve uzun vadede kişiyi “basit tutma”ya motive ediyor.
Bir başka yöntem de verilecek kararları listelemek ve aralarından en önceliklileri/önemlileri seçmek. Hangileri daha öncelikli ya da önemli anlamak için de tersine mühendislik yapmak mümkün: Hangi karar sonucu daha çok etkiliyor belirleyip, onlara cevap aramak gibi bir akış düşünülebilir.
İşleri başkalarına delege edememek: Kontrol etme ve hata yapmama güdüleri başkalarından yardım istememeye ve bu baskı altında zorlanmaya sebep oluyor.
Bu durumdaki kişilerin işlerini küçük parçalara bölmelerini istemek ve bazı parçaları diğer ekip üyeleriyle paylaşmalarını istemek en basit çözüm.
Bu delegasyon sonrası dahi en ufak ayrıntıya kadar kontrol etme davranışı (micromanagement) devam edebileceğinden, bu konuda da kişiye yardımcı olmak ve gözlemlemeye devam etmek gerekli.
Sürekli yüksek hedefler koymak: Hedefleri gerçekçi tutmamak hem ekibin sürekli başarısız hissetmesine sebep oluyor, hem de bu hedefler gözetilerek yapılan planları yönetilemez hale getiriyor.
Yüksek beklentiler varsa da bunları anlaşılır ve ölçülebilir şekilde ifade etmek gerekiyor.
Hedefleri kişi ya da ekip odaklı tutmak yerine, süreç odaklı tutmak öneriliyor ki kişiler sonuçları bireyselleştirmesin.
Başarıyı kutlamamak ve başarılı hissetmemek: Başarıyı kutlamamak hem performansı, hem diğerlerinin bu başarısız hisseden kişi hakkınızdaki görüşlerini etkiliyor: Bu kişinin iş yapma kabiliyetinin kişinin hissettiği kadar olduğu düşünülüyor ve bu durum kişinin kariyerini dahi etkileyebiliyor.
Her imkanda başarıyı kutlamanın hiçbir zararı yok: İşe başlama yıldönümü, yeni bir özellik canlıya almak, bir projeyi tamamlamak, güzel bir kullanıcı geri bildirimi, yeni ve büyük bir anlaşma yapmak, gibi gibi. Bu durumdan muzdarip ekip üyeleriniyse bireysel olarak da takdir etmek, iyi yaptıkları düşünülen kısımları özellikle dile getirmek gerekiyor ki kendilerine güvenleri artsın ve başkalarını takdir etmeyi alışkanlık edinsinler.
☝️Bu sayıyla alakalı karşılıklı yorumlaşmak isterseniz Slack grubumuza bekleriz.
Önceki Sayılar 📚
Bülten #31:
Bülten #30:
Bülten #29:
İş İlanları
Tüm aktif ilanları görmek, ilk elden ilanı paylaşan üyelerimize ulaşmak ya da yeni bir ilan paylaşmak için Slack grubumuza katılın!
Bu sayılık bu kadar!
Bizi seveceğini düşündüğünüz birileri varsa, aşağıdaki butonu kullanarak haberdar edebilirsiniz: