Bülten #36: Ürün geliştirmede bilgiyi organize etmek
nedir, farklı yöntemler, yararlı kaynaklar..
Bültene hoş geldin 👋
Bu sayının konusu “Ürün geliştirmede bilgiyi organize etmek”: İnsan beyni bilgiyi nasıl organize ediyor kısmını derince inceledikten sonra ürün geliştirmede bu yöntemlerin nasıl karşılıkları olabileceği üzerine fikirler yürüttük.
Konu üzerine fikirlerinizi ve bildiklerinizi paylaşmak isterseniz, Slack’e de bekleriz. Umarız organizasyon yetilerinize yeni pratikler kazandırabiliriz!
İyi internetler,
Burcu
🔋Bültenin bu sayısı Borda Technology desteğiyle yayınlanmaktadır.
Biz kimiz, ne yapıyoruz? 10 yılı aşkın süredir IoT ürünlerimizle hastanelerin hem dijital dönüşümüne hem de bunun ötesinde daha akıllı hale gelmesine katkıda bulunuyoruz. İstanbul ve İzmir/Urla’da toplam 90 kişiyiz. Amerika, Rusya ve İsveç’te de ofislerimiz mevcut. Yukardaki QR sana ne yaptığımızı en iyi şekilde anlatacaktır.
Peki bunu nasıl yapıyoruz? 45 kişilik teknolojik ekibimiz hastanelerdeki demirbaş, hasta ve personel süreçlerini IoT sensörler sayesinde uçtan uca otomatik olarak takip ederek hem süreçsel hem anlık faydalar sağlıyor. Tüm dünyada ürünlerimiz 50’den fazla hastanede aktif olarak kullanılıyor.
Hedefimiz ne? Şirketimizi global pazarda lider konuma getirmek istiyoruz ve bunu yalnız çok iyi bir ekiple gerçekleştirebiliriz. Dünyada sağlığı dönüştürecek ekibin bir parçası olmak ve bunu son teknolojilerle yapmak seni de heyecanlandırıyorsa:
Geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdiğimiz parkur oyunları ve barbekü temalı şirket etkinliğimizi buradan izleyebilirsin. Belki bir sonraki etkinliğimizde sen de aramızda olursun!
Ürün geliştirmede bilgiyi organize etmek
Nedir?
Farklı yöntemler
Faydalı kaynaklar
1. Nedir?
Aklınızdaki tüm düşüncelerin fiziksel bir karşılığının olduğunu ve bulunduğunuz ortamda sağa sola uçuştuğunu bir düşünün. Bayağı bir kargaşa ve düzensizlik olurdu herhalde. Farkında olmasak da insan beyni durmaksızın etrafını ve uçuşan bu düşünceleri algılıyor, işliyor, planlayıp organize ediyor ve hatırlıyor ki bu düzensizliğe mani olsun. Bir gün içinde yaptığınız her şeyi düşünürseniz (düşünemedi) ne kadar kompleks bir yapıyı konuştuğumuzu idrak edeceksiniz.
İnsanın sinir sistemi her gün sayısız kaynaktan bilgiyi duyular aracılığıyla topluyor, uyarıcılara dönüştürüyor ve sinirsel itkilerle beyne taşıyor. Beyin de sürekli gelen bu bilgi tanelerini kullanarak düşünceler oluşturuyor, dil yardımıyla dışarı aktarıyor ya da daha sonra kullanmak üzere hafızaya depoluyor. Bu düşünceler oluşturulurken eski hatıralardan ya da duygulardan gelen içsel etkiler de kullanılıyor. Bir koku duyduğunuzda 20 sene önce gittiğiniz bir yerin görüntüsü gözünüzde bir an canlanabiliyor örneğin (koku hafızayı en iyi körükleyen duyu olarak biliniyor).
Beyin bu kadar bilgiyi bu kadar erişilebilir yapabilmek için memurluk dönemlerinizden hatırlayacağınız “dosya dolabı” gibi bir mantıkla hareket ediyor. Her bir farklı dosyaya bilişsel psikolojide konsept (concept) adı veriliyor: İçinde dilsel, görsel, düşünsel, kişilere ya da olaylara dair hatıralar olan kategorisel gruplar. Aslında etiketlemek gibi bir şey. Beyin bu konsepte dair her yeni gelen bilgiyi etiketliyor ve aynı dosyaya ekliyor. Doğal konseptler yaşamın içinden, kendi kendimize edindiğimiz duyusal öğrenimlerle oluşurken (karın yağışını izlemek, çayın tadını almak), suni konseptler spesifik karakteristiğe sahip bilgilerin üst üste koyulmasıyla öğrenilenler oluyor (matematikte “kare” nedir öğrenmek, daha sonra alanını hesaplamayı öğrenmek). Bu doğal ya da suni konseptlerin değişik kombinasyonlarına da şemalar (schemata) adı veriliyor: Temel görevi eksik bilgi parçacıklarının yerine tahminler yürütmek ya da mevcut bilgilerle rutin işlemleri yapabilmek. Bu iki görev de zaman zaman sekteye uğrayabiliyor: Çok güzel kokan bir yiyeceğin tadı güzel olur (olmayabilir) ya da telefonda bir hareketlenme olduysa ekrana bakılır (araba kullanırken bakılmaz). Beyin bu kısımları biraz otomatik yürüttüğünden, farkına varıp değiştirmek o an zor olabiliyor (zehirli olabilir diye düşünmemizi sağlayan evrimsel biyolojiye ya da yeni iOS sürümüyle gelen focus mode’a teşekkürler).
Beynin bilgiyi nasıl işleyip kullandığını kısaca özetlemiş olduk. Şimdi ürün geliştirmede bu işleyişleri nasıl düşünebiliriz ona bakalım.
2. Ürün geliştirmede farklı yöntemler
Bu sayıda bilgiyi ürün geliştirirken organize etmenin ya da geliştirilen ürün içinde erişilebilir kılmanın yolları üzerine yoğunlaştık. Bir organizasyon içinde bilgiyi organize etmek ya da kişisel hayatta tertipli düzenli olmak bu sayının konusu değil o yüzden.
Ürün geliştirirken bilgiyi organize etmeye dair kabul görmüş birçok kullanıcı deneyimi prensibi var. Aslında bu prensiplere sadık kalındığında ürün içinde de bilgi erişilebilir hale geliyor: Kullanıcı ihtiyaçları ilk sırada olduğunda, geliştirdiğimiz ürünün ya da özelliğin amacı da netse yapılacak tek şey tutarlı olmak.
Kullanıcı ihtiyaçlarını ilk sırada tutabilmek için uygulanan bazı pratikler mevcut: Card sorting, wireframing, prototyping, mind mapping, gibi gibi. Tüm bu pratiklere “Bilgi Mimarisi, Information Architecture (IA)” adı veriliyor ve kullanıcılardan edinilen bilgileri toplamaya, gruplamaya, ilişkilendirmeye ve sıraya koymaya yarıyorlar aslında. Bu bilgi mimarilerini oluşturan sistemleri ortaya çıkarmak için şöyle stratejiler kullanılıyor:
Kategorileme/Classification: Bilgiyi sınıflandırma ve yapılandırma.
Etiketleme/Labeling: Bilgiyi sunma.
Navigasyon/Navigation: Bilgiler arasında gezinme.
Arama/Search: Bilgiyi bulma.
Bu sistemlerin girdileri olarak belirtilen faktörler de şunlar:
İçerik: Organize edilecek bilginin miktarı, tipi, yapısı ve sahibi.
Bağlam: Ürün hedefleri, teknolojik altyapısı, kaynakları.
Kullanıcılar: Ürünü kullanacak kişiler, yapmak istedikleri işler, bilgiyi arayan davranışları ve ürüne dair deneyim düzeyleri.
Tüm bu stratejiler ve faktörlere göre de ürünün içindeki bilginin inşası sağlanıyor. Araştırmalarımda sık gördüğüm bir yöntem daha var: Five Hat Racks. Mimar ve tasarımcı Richard Saul Wurman’ın (kendisi aynı zamanda Information Architecture kavramını ortaya ilk atan kişi ve TED konferanslarının yaratıcısı) bizlere armağan ettiği bu yöntemi fena açıklamayan bir makaleyi de buraya bırakıyorum.
Ürün içinde bilgiyi organize ederek erişilebilir kılmanın da çeşitli yolları var, biraz düşününce ilk aklıma gelen üç örnek şunlar oldu:
Kullanıcının belirli bir dosyalama mantığı oluşturabilmesini sağlayan “İç içe dizinler/Nested directory”.
Bu yöntemin tek başına artık pek de kullanışlı olmadığını ve yavaş yavaş kaybolmaya başladığını, daha insan beynine yakın deneyimlerin tercih edildiğini siz de gözlemliyorsunuzdur. Çünkü bu yöntemle bilgiyi organize eden ürünlerde aradığını bulmak, aradığının nerede olduğunu bilmekten geçiyor. Bu da her gün milyonlarca bilgiyi işleyen beynimiz için ekstra bir bilişsel yük (cognitive load) yaratıyor.
Kaynaklarda bu yönteme dair çok güzel bir makale var, ilgilisine tavsiye ederim.
Üründeki tüm içeriğe hızlıca ulaşabilmeye, aralarında zahmetsizce gezinmeye yarayan “Genel arama/Global search”.
Bu yöntem aslında insan beynine dosyalamalardan çok daha yakın bir deneyim. Biraz düşününce Google Search’ün insan beynine yakınlığının başarıyı getirdiğini görmek de mümkün.
Bu ekolü takip eden MacBook’un Spotlight’ı, çok güzel çalışan bir örnek değil örneğin. Masaüstü uygulamaları için kullanışlı, ancak spesifik bir dosya araması bana göre pek de akıllı çalışmıyor. Spotify’ınki gayet güzel sanki.
O anda ihtiyaç duyulan içeriği, ürün içindeki davranışlara, kullanım amaçlarına, ürünün neresinde olunduğuna göre ayağa getirmeyi amaçlayan “Akıllı öneriler” (İngilizce ve kabul görmüş bir karşılık bulamadım, aklınızdaysa haber edin ki düzenleyeyim).
Genel aramanın da bir tık iyisi olan bu yöntemi birçok yerde görüyoruz: Gmail’de ya da Slack’te aramaya başladığımız yere, aradığımız içeriğe göre gelen öneriler, aramayı tamamlayan kategoriler, etiketler, eski aramalarımızdan öğrenilmiş kısayollar, benzer sonuçlara atıflar, gibi gibi.
İçinde bolca içerik olan ve odağı kullanıcıların bu içeriklere kolayca ulaşabilmesi olan tüm ürünlerin bu yönteme geçiş yapması gerekli gibi duruyor.
3. Faydalı kaynaklar
Bu sayının konusunu belirlememe önayak olan makale: “File Not Found”. Yeni neslin Google ve dahi nice arama fonksiyonuna nasıl alıştığını, “dosya klasörleme” alışkanlığının tıpkı “otomatik kaydetme”nin “kaydet” aksiyonunu unutturması gibi nasıl değiştiğini ve unutulacağını anlatan harika bir yazı. Mutlaka bir bakın.
Inside Out filmini konuyu bilimle harmanlayarak ele alışı ve bayağı bir eğlenceli oluşu sebebiyle mutlaka tavsiye ediyorum. Çoluk çocuk izlemek de miniklerin zihnini açabilir.
Bilişselliği, konseptleri ve şemaları öğrenmek için şu makaleden çokça faydalandım.
Önceki Sayılar 📚
Bülten #35:
Bülten #34:
Bülten #33:
İş İlanları
Tüm aktif ilanları görmek, ilk elden ilanı paylaşan üyelerimize ulaşmak ya da yeni bir ilan paylaşmak için Slack grubumuza katılın!
Bu sayılık bu kadar!
Bizi seveceğini düşündüğünüz birileri varsa, aşağıdaki butonu kullanarak haberdar edebilirsiniz: